Haberler,

Soğuk hava yaban hayvanlarını da etkiledi

Soğuk hava yalnızca insanları değil tüm canlıları olumsuz etkiliyor. Dağlar da yaşayan yaban hayvanları da, bu olumsuzluklardan nasibini almış durumda. Önce mezarlığın karşısında, İbicek yolunda tilkiye rastladık, daha sonra da yukarıda bir ayı izine. Tilkiye alışmış olsak da, ayı izini görünce açıkçası şaşırdık…

Ayının ayak izine Kiremitlik’e Suludere’den çıktığımız eski yolda rastladık. Ayının büyük bir ihtimalle suya indiğini tahmin ediyoruz. Çünkü ‘Muradasbozi’ olarak bilinen yerin altında bulunan Suludere’nin suyuna inişinde ayının ayak izleri vardı. İz daha çok yeniydi, belki de ben oradan geçmeden yarım saat önce falan geçmiştir.

Aslında suya inip ayıyı görüntülemek istedim, ancak sonu belki hayırlı olmaz diye, ayıyı kaderine terk ettim.

 2008_01_09_ayi_izleri_01.jpg 2008_01_09_ayi_izleri_02.jpg

Görüntülü Haberler, Haberler,

Avcı Remzi’den müthiş av…

Ünlü avcılarımızdan Remzi Erkoç, Pazar günü yaptığı avı çok iyi değerlendirdi ve Boladan köyünün yukarısında domuz vurdu. Remzi Erkoç, köye getirdiği avını gören herkesten tam not aldı. Bence de bu av tam not almalıydı, çünkü belki de yılın avıydı. Domuz epey yaşlıydı ve çok da büyüktü. Herkes domuzun devasa büyüklüğünü görünce avı ben vurdum diye ava sahip çıkmak isteselerde, Remzi Erkoç zaten avcılığını konuşturmuştu. Daha kimse kimseyi inandıramazdı.

Tabii bu avı gören herkesin dilinden düşürmediği ‘Remzi büyük domuz vurmuş’ sözlerininin konuşulduğu sıralarda, avcı Hacı’da daha fazla duramadı ve hemen aynı günün gecesinde o da bir domuz vurdu. Ancak Hacı dayı domuzu gece vurması nedeniyle kendisinden görüntü alamadık.

Yine de biz sizi konuşuruz…

Not: Video akşam çekildiğinden ve ışık da olmadığından, biraz karanlık çekim oldu, kusura bakmayın…

[MEDIA=12]

Haberler,

Kışın en güzel yüzü…

Kış ayının en güzel ve en anlamlı yüzüdür, kar. Kar yağınca her yer tertemiz bembeyaz olur. Aynı, şu an köyümüzün olduğu gibi. Hele bir de dağların arasından güneş vuruyorsa, gözlerimizi açamayız gezerken.

Köyde çocuk sayısı da az olunca o eski karda kayınma hevesi de kalmamış çocuklarda. Hani eskiden yukarı mahalleden (Yetiş’gilin evin önünden yada Ali usta’nın) taaaa Mitat Onat’ın evinin önüne kadar indiğimiz, o da yetmiyordu, oraya inmeden sola çekip kızağı ara yoldan ana yola inip Kadir Şentürk’ün evinin önüne kadar indiğimiz, geceleri yol buz tutsun diye su döküp kayındığımız, birde karları yolun ortasında set yapıp kızakla hızlanınca üzerinden hızla atladığımız bazen de kızağın altımızdan kaçtığı, en çok da teravih namazlarından sonra büyüklerin bile aramıza katıldığı, hatta şimdi rahmetli olan dedelerimizin camiden çıkışlarında bastonlarına çarptığımız daha doğrusu bastonlarıyla bizi kara ittikleri, birde yalnızca Rahman’a özgü olan ayak üstünde kayınma tekniği ve Ömer’in daha çok denediği kızağa yüzüstü yatıp kayındığı günler, aklıma geldi. O kadar da mahalle mahalle gezdimki belki bir çocuk çıkar kayınan da görüntülerim diye ama başta da yazdığımı gibi, çocuk yok ki köyde. Meğer o kadar boşa gezmişim, ancak bir baktım ki, bizim mahallede kayınıyor muhtarın kızı Feyza. Demek ki köyde Feyza’da olmasaydı, kayınma işi tamamen bitecekti.

2008_01_07_kar01.jpg 2008_01_07_kar02.jpg 2008_01_07_kar03.jpg 2008_01_07_kar04.jpg

Makaleler,

Kitap tanıtımı: ”yedincişehir”

yedincişehir / Özkan Yalçın

2008_01_07_yedincisehir01.jpg

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, sırasıyla; Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’u anlattığı Türk Edebiyatının klasiklerinden kabul edilen “Beş Şehir” adlı eserinden sonra, Beşir Ayvazoğlu bu esere gönderme yaparak “Altıncı Şehir” adını vermişti Sivas’ı anlattığı kitabına. Ve bizler bu şahane eserleri okurken, tıpkı insanlar gibi şehirlerin de bir ruhu olduğunu, o ruhu duyumsamak gerektiğini idrak ettik. Kimi cömert şehirlerin, kimi dingin, kimi kırık bir ezgi misali, kimi yorgun savaşlardan, kimi masal timsali…

Özkan Yalçın’ın Amasya’yı anlattığı “Yedinci Şehir” adlı eseri, her ne kadar yazarı, “bu kitap ilk altı şehre eklenen bir yedinci halka değil” diye belirterek tevazu göstermiş olsa da dili, üslûbu ve içeriğiyle hiç de geride kalır bir eser değil ne Beş Şehir’den ne Altıncı Şehir’den.

Gariptir ki; yedinci şehri yazmak bir Amasyalıya değil, Amasya’da on yıl görev yapan bir Altıncı Şehirliye, Sivas’ta doğup büyümüş Özkan Yalçın’a nasip olmuş.

Dört bin yılı aşan bir ömre sahip Amasya’nın anlatıldığı Yedinci Şehir’de, suyla zamanın taşla mekânın katıştığı bir rüyada hissediyor insan kendini. Kimler yok ki, neler yok ki bu rüyanın içerisinde? Dünyanın ilk coğrafya bilimcisi Strabon’dan tutun da Osmanlı şehzadeleri Yavuz’a, Bayazıt’a; Kral Kaya Mezarlarından Çakallar’ın gül bahçelerine; Timur’un cihanı zapt u rapt altına aldığı yıllardan şehrin milli mücadeleye ev sahipliği yaptığı yıllara; Ferhat ile Şirin’in taşlara yazılı yazgılarından dizelerin arasından kıvrım kıvrım akan Yeşilırmak’a; semaverin zikrinden madenüs ifadesindeki müzikal derinliğe varıncaya kadar şehrin ruhunu hissedeceğiniz, onu hakkıyla tanıtacak hemen her şey.

Özkan Yalçın kimdir?
1949 yılında Gürün’de doğdu. Bursa Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünü bitirdikten sonra Batman, Sivas, Konya ve Amasya’da değişik türdeki pek çok okulda öğretmen ve idareci olarak görev yaptı.Türk Edebiyatı Vakfı tarafından Mehmet Akif’in 50. ölüm yılı dolayısıyla açılan “şiir tahlili” yarışmasında “Uzun Boylu Hayal” isimli eseriyle; Çevreden Sorumlu Devlet Bakanlığı ile Türk Edebiyatı Vakfı tarafından açılan “çevre röportajı” yarışmasında “Kuş Köprü’den Kuş Masalı” adlı eserleriyle; Millî Eğitim Bakanlığınca Yunus Emre Sevgi Yılı dolayısıyla açılan “şiir” yarışmasında “Yunus Çağrısı” isimli şiiriyle “birincilik” ödüllerine lâyık görüldü.Hikâye, anı gibi türlerde de ödülleri bulunan yazar, Amasya’da ikâmet etmekte olup, şiir, roman ve Amasya tarihi üzerine çalışmalar yapmaktadır.

yedincişehir / Özkan Yalçın
Ötüken Neşriyat
İstanbul 2001

Temin Adresi: www.kitapyurdu.com

Kitap tanıtımını kaleme alan Seyit Ömer Onat’a teşekkür ederiz.

Haberler,

O şimdi asker…

Almanya’nın Frankfurt bölgesinde ikamet eden Uğur Aydoğan, vatani görevini yerine getirmek için 02 Ocak 2008, Çarşamba günü, Burdur’daki 58. Piyade Eğitim Alay Komutanlığına teslim oldu. Uğur Aydoğan; ailesi, akrabaları ve sevdikleri tarafından, sakin havada geçen bir törenle uğurlandı. Sabaha karşı Antalya’ya, oradan da Burdur’a hareket eden askerimiz, tam 21 (!) gün boyunca görevde kalacak. 

tatlipinar.com olarak, Uğur Aydoğan’a hayırılı nöbet ve tezkereler dileriz.

asker_ugur.jpg asker_ugur02.jpg

Görüntülü Haberler, Haberler,

Avcılardan çifte Bayram…

Avcılarımız bayramın üçüncü gününü iki domuz vurarak Bayramda Bayram etmenin tadını çıkardı. Ahmet Mutlu ve Cengiz Maden, Paşakaya’daki avlarında başarılı bir av çıkardı. Vurdukları domuzlardan birini köy meydanına getirerek, gövde gösterisinde bulunan avcılar, hayli heyecanlı ve mutluydular. Durumu saniye saniye Taner’in Köşesi kamerasına aktaran Mevlüt Erkoç ise, avı kendi vurmasa da heyecanını gizleyemiyordu. Daha sonra Remzi Erkoç’da, domuzun vurulmasında önemli rol oynayan av köpeklerini ödüllendirmek için domuzu arabasına bağlayıp sürükleyerek eve götürdü.

 avcilar_12_2007_01.jpg avcilar_12_2007_02.jpg avcilar_12_2007_03.jpg

Avcılarımıza bir kez daha ”helal olsun” diyoruz. Bundan sonra yapacakları avlarda da başarılı olmalarını diliyoruz. Öte yandan bizde aynı gece Muradoğlu’ların eski ev yerlerinde (Muradoğlebis erdvebi) üç domuzu kaçırdık. Demek ki avı avcıya bırakmak gerekiyormuş. Video da Bahadır ve Ömer’in taklitlerinden sakının…

[MEDIA=11]

Haberler,

Küçüklerin Bayram heyecanı…

Her zaman sadece büyüklerimiz haber olamaz ya 🙂 

Almanya’daki çocuklarımız, Kurban Bayramı sevincini, kreşlerde verdikleri özel ikramlar ile arkadaşları ile paylaştılar. Masaların en güzel şekilde süslendiği, çocukların ise büyük ilgi ile katıldıkları ikram sofrasında ortaya çıkan ilginç enstantaneleri, aşağıdaki resimlerde bulabilirsiniz.

cocuklar_bayram_009.jpg cocuklar_bayram_008.jpg cocuklar_bayram_007.jpg cocuklar_bayram_006.jpg cocuklar_bayram_005.jpg cocuklar_bayram_004.jpg cocuklar_bayram_003.jpg cocuklar_bayram_002.jpg

Görüntülü Haberler, Haberler,

Tatlıpınar köyünde Kurban Bayramı

2007 yılının son dini bayramını da idrak etmiş bulunuyoruz. Ama bu bayram, diğer bayramlardan farklı olarak, biraz daha buruk geçti diyebiliriz. Çünkü son yıllarda gurbetçilerin bayramı köyde geçirmeye rağbet etmemesi bu bayramda tavan yaptı. Şaka bir kenara, köy nüfusu zaten az olmasıyla birlikte, dışarıdan da bir kaç ailenin dışında gelen olmayınca bayramda, diğer günlerden farkı olmadı…

bayram_duasi_03.jpg bayram_duasi_02.jpg bayram_duasi_01.jpg

Video 1. Bölüm

Video 2. Bölüm

Haberler,

Kurban bayramınız mübarek olsun

Bayramlar, ihtiyaç sahiplerinin gözetildiği, sevinçlerin paylaşıldığı, kalplerin yumuşadığı, akraba, dost ve komşuların ziyaret edildiği, öksüz, yetim ve yoksulların sevindirildiği, misafir ikramlarının çoğaldığı özel günlerdir…

Bu duygu ve düşüncelerle mübârek Kurban Bayramınızı en içten duygularımızla kutluyor, bu bayramın tüm insanlığın huzur ve barışına vesile olmasını ve insanlığın bütün günlerinin bayram günü gibi coşkulu ve mutlu geçmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz.

Haberler,

Kesim yapıldı, odunların nakliyesi tamamlandı

Kesim bu yıl farklı yapıldı. Siter hesabıyla yapılan kesim de bu yıl köy halkı değilde dışarıdan getirilen orman işçileri kesim yaptı ve odunları hazırladı. Yalnızca odun almak için muhtarlığa para veren halk, kesim yerinden dün odunu evine getirebildi. Ancak gece yağan kar bazı kişilerin odunlarının ormanda kalmasına sebep oldu.

kesim01.jpg kesim02.jpg kesim03.jpg

Görüntülü Haberler, Haberler,

Av Ekibinin ilk Av Macerası

Pazar günü (09.12.2007) tam teçhizat Charxivake’de toplanan ve sabah kahvaltısında bir araya gelen ekip, mükellef bir sabah kahvaltısı yaptı. Ekibimize o gün Yetiş’te katıldı. Kahvaltıda ise iki misafirimiz vardı, Osman Aydoğan (köyün bakkalı) ve İstanbul’dan sabah köye ve bizimde orada olduğumuzu duyup köyde durmadan yanımıza gelen Hakkı’nın torunu, Hacı’nın oğlu Ahmet Mutlu. Ancak bu iki misafir kahvaltıdan sonra bizden ayrıldı. Çünkü Osman’ı ekmekçi çağırdı, Ahmet abiyide babası.

Ekip kahvaltıdan hemen sonra çaylarıda içince hiç zaman kaybetmeden Kale mevkiinden, Seyvnebi’ye doğru ilk sürek avını gerçekleştirdi. Yağbatan’da sürek sürüldü. Ancak malesef domuz dahil hiçbir hayvana rastlanmadı. Tabii bu durum ekibin şevkini ve azmini kırmadı. Alınan bir kararla, Yağbatan’da domuz vurulana kadar her hafta sürek avı yapılacak. Ta ki domuz vurulana dek…

Tabii domuz falan vuramayan, daha doğrusu bulamayan ekip, yine başladı dağlarda boş boş gezinmeye. Ne yapalım, ne edelim derken, önce Seyvnebi’den Başdere’ye inildi. Burada tüfek talimi yapıldı, yani mermi bitirene kadar tüfek atıldı dağlara taşlara. Mermi atıldı atılmasına da, bir türlü bitmedi çünkü o kadar çoktu ki mermi, armalar, cepler; tam bir cephane gibiydi. Sanki anafartalarda savaş yapılacaktı. Mermiler atıldıktan sonra tekrar başladık gezmeye. Başdere’den indik Kale Mağara’sına. Burada mağarayı gezdik dolaştık derken, vakitte geçiyordu, akşam yemeğini yemek için Sarıkaya üzerinden İbicek’e geçtik. Burada soğuk suyun başında hamsi partisi verdik. Bizi köyden gören Ahmet Atamtürk, yani babamda yanımıza geldi, hoş geldi sefa geldi (hoş geldi demezdim de, elinde bir poşet erzak vardı, aç karnına böyle demiş bulundum). Tabii burada hamsiler yendi, çaylar içildi ve doğal olarak hava da karardı haliyle. Saatler 17:45’i gösterirken her şeyimizi topladık ve indik yine Sarıkaya üzerinden köye (bu sefer hemen inmeliydik köye, çünkü Trabzonspor’un maçına 1 saat 15 dakika vardı).

[MEDIA=6]

Duyurular,

Sitemizdeki Türkçe karakter sorunu

Değerli ziyaretçilerimiz,

bir kaç gün önce daha geniş bir alana (webhosting) taşınmamamız nedeniyle, sitemizdeki Türkçe karakterlerde bazı sorunlar oluşmuştu. Anasayfamızdaki bu sorunları büyük ölçüde gidermiş bulunuyoruz. Taner’in Köşesinde ise çalışmalar halen devam ediyor. Bu siteyi gün içinde tekrar ziyaretlere açacağız.